Kayıt altına alınmayan her söz, kâinatın boşluğuna söylenilmiş ve kaybolmuş bir sözden ibarettir. Söz, kalemin ucundan kağıdın üzerine yazı olarak süzülmeye başlayınca yer bulur kendine, ruhun bedende yer bulması gibi. Söz ile yazı, ruh ile beden gibidirler. Varlıkları birbirine destek, gerçek iki dostun hikayesidir. Söz ruhu temsil eder, yazı ise, o ruha giydirilen bedeni.