Aynı kavşakta yazının ikinci yarısına da geçiyorsun. Fazladan söylenmiş süslü sözcükleri cahil bir gevezelikten, budalaca bir gösterişten saydığın, giderek bu türden laf kalabalığına tahammül edemez olduğun ikinci yarısı bu. Yazının sükûta doğru giden yarısı. Bunlara vakti olmayan insanları anlıyorsun; sen de onlardan birisin artık çünkü, biliyorsun.
Yazmak, yazarın bir yandan kendi yaşamını da dokuması, kurgulaması, bir metin gibi kurmasıdır. Edebiyatçılık ile gazetecilik kimliğini u ...