“GELİYORLAR...” diye inledi, Ebû Ali el-Hüseyin bin Abdullah bin Ali bin Sînâ.
“Görkemli Buhara şehrinin eteklerini kavuran tuz bataklıklarından geçip Hemedan’a doğru
ilerliyorlar. İki hörgüçlü Baktriya develerinin böğürtülerini duyuyorum. Sırtlarındaki
çuvallar, bir sülünün tüyleri gibi ışıldayan lacivert taşları ile dolu. Ve hep bir ağızdan
bağırıyorlar. Demek bir fırtına yaklaşıyor. Bir kum fırtınası bu. Ey sâreban! Ey kervancı!
Tacirleri ve seyyahları uyar! Ağız ...