"Ne tuhaf! Değirmen taşının bulunduğu yer bomboşmuş.
Ne bir çuval ne bir buğday tanesi...
Duvarlarındaki örümcek ağlarının üstünde undan eser yokmuş.
Değirmende olan o sıcak
öğütülmüş buğday kokusu bile yokmuş...
Değirmenin yük direği toz içindeymiş ve sıska kedi,
üstünde uyuyormuş.
Aşağı odada da aynı sefalet, aynı terk edilmişlik...
Pis bir yatak, üstünde birkaç paçavra, merdiven
basamağında bir parça kurumuş ekmek, sonra bir köşede,
...